Neden sadece iç çamaşırı kuralı değil?

 

Çocukları cinsel istismardan korumak için yaygın şekilde önerilen ve kullanılan bazı yöntemler var: “İç Çamaşırı Kuralı”, “Özel Bölge Kuralı”, “Mahremiyet Eğitimi” gibi. 

Bu yöntemler koruyucu ve önleyici mi? Çocukları sınır ihlalleri, istismar ve şiddet biçimlerinden korumak için yeterli mi? Yeterli değilse nedenleri neler? 

İç Çamaşırı Kuralı / Özel Bölge Kuralı nedir? 

Çocukları cinsel istismara dair bilgilendirmek ve onlara “kendilerini korumayı” (!) öğretmek için sıklıkla kullanılan yöntemlerdir. Bu yöntemler çocuğa, bedeninin “özel bölge” olarak tariflenen kısımlarına (iç çamaşırı, iç çamaşırının örttüğü yerler (cinsel organlar, popo), memeler ve dudaklar) ebeveynleri/yakınları dışında kimsenin dokunmasına izin vermemesini öğretmeye odaklanır. 

Bu yöntemlerin tercih edilmesinin arkasındaki en önemli nedenlerden biri yetişkinlerin, toplumun ve kurumların, başta cinsel istismar olmak üzere, istismar biçimleriyle ilgili yanlış inanışlara sahip olmalarıdır. Bir diğer neden ise yetişkinlerin bu yöntemlerdeki mesajları net, basit, anlaşılır ve aktarılması kolay bulmasıdır. 

Yetişkinler tarafından pratik ve işe yarar bulunsa da bu yöntemler çocukların sınır ihlallerinden ve istismar biçimlerinden korunmaları için tek başına yeterli değildir. Neden mi? Çünkü; 

  • Çocuğun bedensel söz hakkını öğrenmesi, içselleştirmesi ve hayata geçirmesi için bütünlüklü bir yaklaşımı benimsememiz gerekir. 

  • Bedenin sadece belirli bölgelerine “özel”, “mahrem” gibi ifadelerle vurgu yapmak çocuğun beden bütünlüğünü gözden kaçırmamıza neden olur. 

  • Bedeninin bölümleri arasında yapılan “önem” sıralaması çocuğa bedeninin bir kısmının diğer kısımlardan daha önemli, daha fazla korunması ve/ya gizli tutulması gereken yerler olduğu mesajını verir. Bu da çocuğun kendi bedenini kabul etmesi, olumlaması, bir bütün olarak algılaması ve bedeninin tümüyle ilgili sınırlarını tanımlayıp ifade edebilmesini zorlaştırır. 

  • Bedenin sadece belirli bölgelerine yönelik olarak “saklama”, “gizleme” mesajı vermek çocuğun cinsel gelişim sürecini olumsuz etkileyebilir. Bu mesajlar çocuğun kendi bedenini merak etmesi, tanıması, keşfetmesi, bedeniyle ilgili merak ettiklerini doğru kişi ve kaynaklardan öğrenmesi, bedeniyle ilgili bir sorun yaşadığında destek talep etmesinin önünde engel oluşturabilir. 

  • Çocuğun bedensel söz hakkının ihlali sadece cinsel istismar biçimleriyle sınırlı değildir.

  • Cinsel istismar bedenin sadece “özel” ya da “mahrem” olarak tanımlanan belirli bölgelerine (dudaklar, memeler, popo, cinsel organlar) temas etme eylemi ile sınırlı değildir. 

  • Cinsel istismarın çok çeşitli biçimleri vardır ve bunların hepsi fiziksel temas içermez. 

  • İç çamaşırı kuralı ve benzeri yöntemler; bedenin “özel” olarak tanımlanan bölgelerine yönelik olmayan ihlal ve istismar biçimleriyle ilgili koruyucu-önleyici bilgiyi içermez. 

  • Bu tür yöntemler, istismarı sadece cinsel istismarla, cinsel istismarı ise bedenin belirli bölgelerine temas etme eylemiyle sınırlandırır. Bu nedenle, bu bölgelere yönelik olmayan ve temas içermeyen istismar türlerine maruz bırakılan çocuklar yaşadıkları durumu tanımlamakta zorlanabilirler.

  • Bu tür yöntemler çocuğa, ebeveynlerinin ya da güvendiği diğer yetişkinlerin, bedensel söz hakkını ihlal etmeyeceğini düşündürebilir.  

  • Sınır ihlalleri ve istismar biçimleri sadece çocuklara bir takım bilgi setleri sunularak önlenemez. Cinsel istismar dahil tüm bedensel söz hakkı ihlalleri yetişkinlerden kaynaklanır. İstismar biçimlerinden “korunma sorumluluğu” çocukta değil, çocukları “istismar etmeme sorumluluğu” biz yetişkinlerdedir. 

Tüm bu nedenlerle, çocuklar için hazırlanan koruyucu-önleyici çalışmaların;

Çocuğun insan haklarını temel alması,

  • Çeşitlilikleri kabul eden, kapsayıcı ve güçlendirici bir dili benimsemesi,

  • Çocuğun bedensel söz haklarına odaklanması, 

  • Bedeni, duyguları ve sınırları bir bütün olarak ele alması, 

  • Çocuğun bedenine, duygularına, sınırlarına ve seçimlerine saygıyla yaklaşması, 

  • Bedenin tümünü çocuğa ait, özel ve değerli olarak tariflemesi gerekir.

Çocukların bedenleri biricik; bir bütün olarak değerli ve özel.

Bedensel Söz Hakkı 

Çocukların bedenlerinin kendilerine ait, özel ve değerli olduğunu, bedenleriyle ilgili konularda söz söyleme ve karar alma hakkına sahip olduklarını ifade eder. Bedensel söz hakkı kavramı; çocukların bedenlerine dair varsayımlarda bulunmamayı, bedenleriyle ilgili suçlu hissetmelerine ya da utanmalarına neden olacak söz ve davranışlardan kaçınmayı, istedikleri ve istemedikleri durumları anlayabilmek için sorular sormayı, onaylarını almayı, sözlü ya da sözsüz şekilde ifade ettikleri sınırlara saygı göstermeyi, ‘hayır’larını duyup dikkate almayı, muayene vb. işlemler öncesinde bilgilendirilmelerini, keyfi tıbbi müdahalelerden korunmalarını ve çok daha fazlasını içine alır.